Hepatit B, hepatit B virüsünün (HBV) neden olduğu potansiyel olarak yaşamı tehdit edici bir karaciğer enfeksiyonudur. Hastalıklı bir kişinin kanıyla veya diğer vücut sıvılarıyla temas sonucu bulaşır.1
Her zaman kendi kendini sınırlayan bir hastalık değildir. Yetişkinlerde akut enfeksiyonların yaklaşık %5'i farklı şiddet derecelerindeki bir kronik hastalık seyrini takiben meydana gelmektedir; çocuklarda vakaların %90'ı kadarında kronik hepatit B gelişimi gözlenmektedir.1 Bugün yaklaşık 300 milyon insanın HBV enfeksiyonuyla yaşamını sürdürdüğü tahmin edilmektedir. Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), HBV'nin dış zarfının bir polipeptit bileşenidir ve çeşitli immünojenik determinantlar sunmaktadır.2
HBsAg enfeksiyon sonrasında serumda saptanabilen ilk immünokimyasal belirteç olmakla birlikte, genellikle klinik semptomların başlangıcından ve diğer biyokimyasal belirteçlerin ortaya çıkışından haftalar öncesinde mevcut bulunmaktadır.3 HBsAg testleri, HBV ile enfekte kişileri tanımlamak ve virüsün kan ve kan ürünleri yoluyla bulaşmasını önlemek amacıyla tanı prosedürleri kapsamında kullanılmaktadır.1